7 Kasım 2008 Cuma

2008 İlerleme Raporu’na Göre Türkiye Ekonomisi


Avrupa Komisyonu 5 Kasım 2008 tarihinde yayınladığı İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin geçtiğimiz bir yıl içerisinde AB müktesebatına ne kadar yaklaştığını, neleri başarıp neleri başaramadığını mercek altına aldı. Genel perspektiften bakıldığında AB-Türkiye ilişkileri açısından durgun bir yıl olarak değerlendirebileceğimiz bu dönemde iç politikada gündemin terör, finansal kriz ve yaklaşan yerel seçimler nedeni ile yoğun olması AB sürecinin sekteye uğramasına sebep olmuştur. İç politikaya ek olarak Kıbrıs Sorunu nedeni ile de müzakereler fiili olarak neredeyse durma noktasına gelmiştir. Bütün bu şartlar altında ve ABD seçim sonuçları ile aynı tarihe gelmesinin de etkisi ile İlerleme Raporu Türkiye’de pek ses getirememiştir.

Genel olarak bakıldığında İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin insan hakları ve azınlıklar konularında, iç politika alanında ve politik reformların hayata geçirilmesi noktasında yeterli ilerlemeyi sergileyemediği dile getirilirken; ekonomi, dış politika ve iyi komşuluk ilişkileri alanlarında ise başarılı bir performans izlediği belirtiliyor.

Türkiye’deki ekonomik gelişmelere de değinilen raporda, Türk ekonomisi ile ilgili güçlü ve zayıf yönler analiz ediliyor. Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ekonomisini artıları ve eksileri ile nasıl değerlendirdiğini iki başlık altında incelemek mümkündür.

Artılar

Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirmelere GSYİH’deki büyüme rakamları ile başlayan rapor, 2007 yılında büyümenin bir önceki yıla göre %6,9’dan %4,6’ya gerilediği tespitini yapıyor. Bu dönemde büyümedeki yavaşlamanın temel sebebinin tarım sektöründeki küçülme ve toplam talepte azalmadan kaynaklandığı dile getiriliyor. Ayrıca Merkez Bankası’nın uyguladığı sıkı para politikasının da iç talepteki daralmada temel etken olduğunun altı çiziliyor.

2008 yılı ile büyüme rakamlarının daha da gerilediğini (ilk yarı için %4,2), bu gerilemede küresel koşulların ve iç siyasi atmosferin daha etkin olduğunu vurgulayan rapor, her şeye rağmen Türkiye ekonomisinin eskiye nazaran çok daha iyi durumda olduğunu ve daha sağlam temellere oturduğunu dile getiriyor.

Türkiye’nin mali performansını tatmin edici olarak değerlendiren raporda, mali arenada hesap verebilirlik, şeffaflık, etkinlik konusunda önemli başarıların elde edildiği vurgulanıyor. Yine bu minvalde olmak üzere hükümetin açıkladığı beş yıllık orta vadeli mali çerçeve planı takdirle karşılanıyor. Ancak küresel şartların da dikkate alınması gerektiğini düşünen Komisyon “daha sağlam finansal çıpalara” gereksinim olduğunu öne sürüyor. Esasında bu şekilde, IMF ile anlaşılması gerektiğini üstü kapalı bir şekilde ima ediyor.

Özelleştirme ve fiyat liberalleştirmeleri ile ilgili de Türkiye’nin önemli başarılar elde ettiğinin altı çiziliyor ve özel sektörün GSYİH içindeki payının %89 seviyesinde olduğu bilgisi veriliyor. Finansal sektör ile ilgili bir takım istatistiklere de değinilen raporda sektörün sıkı gözetim ve kontrol altında olduğu dile getirilerek oldukça dayanıklı olmasının Türkiye için bir avantaj olduğuna vurgu yapılıyor.

Türkiye’nin istihdam yapısı ile ilgili de analizlerin yapıldığı çalışmada çalışan nüfusun %26,5’inin tarımda, %48’inin hizmet sektöründe, %20’sinin sanayide ve %6’sının inşaat sektöründe çalıştığına değinilerek tarımdan hizmet sektörüne geçişin yaşandığı tespitinde bulunuluyor.

Eksiler

Raporda Türkiye ekonomisi ile ilgili bir takım sıkıntılar da dile getiriliyor. İlk olarak Türkiye’nin 2008 yılı ilk yarısında %6,3 seviyesine ulaşan cari açığına dikkat çekiliyor ve küresel likidite şartlarında gerileme olması münasebetiyle yaşanması muhtemel finansman sıkıntıları hatırlatılıyor. Özel sektörün açık pozisyonunun önemli meblağlara ulaştığının, bunun da “potansiyel bir risk” olduğunun altı çiziliyor. Ayrıca raporda cari açığın finansmanının kalitesi konusunda da gerileme olduğu belirtiliyor. Bu bağlamda açığın daha çok borçla finanse edilmeye başlandığı dile getiriliyor. Bu noktada 2008 boyunca Doğrudan Yabancı Yatırımların iç ve dış nedenlerden dolayı gerilediğini belirtmekte fayda var.

Raporda Türkiye ekonomisi ile ilgili eleştirilen bir diğer nokta ise işsizlik olarak dikkatleri çekiyor. İşsizliğin %10 ila %11 arasında seyrettiği belirtiliyor ve bu rakamın genç nüfus içerisinde %20’lere ulaştığı vurgulanıyor. Birçok insanın tarım sektöründe aile işçisi olarak çalıştığını ve durumun da işsizlik rakamlarını azalttığını belirten Komisyon, iş gücü piyasasının yeniden yapılanması, kadınların iş gücüne dâhil edilmesi ve vasıf uyuşmazlığının giderilmesini temel politika önerileri olarak ön plana çıkarıyor.
Ayrıca raporda fiyat istikrarının da geçtiğimiz dönemde ciddi biçimde zayıfladığı ancak bunun büyük oranda enerji ve gıda fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan “dışsal faktörler” neticesinde olduğu dile getiriliyor.
Şirket kurma ve kapama prosedürlerinde iyileşme olmasına rağmen yasal mevzuatın halen daha ciddi engeller oluşturduğu dile getiriliyor ve bu konuda ilerleme kaydedilmesi gerektiğine değiniliyor.

Rapordaki tüm artı ve eksiler bir arada değerlendirildiğinde sonuç olarak denilebilir ki, Komisyon ticaret önündeki teknik engeller, ithal izinleri, fikri mülkiyet hakları, yolsuzlukla mücadele ve devlet yardımları gibi konular açısından yeterli gelişmeyi sağlayamadığı için Türkiye’yi eleştirmekle birlikte, küresel krize ve iç siyasi atmosfere rağmen Türkiye’nin “işleyen bir piyasa ekonomisine” sahip olduğu mesajını iletmiştir.

Mustafa Kutlay
USAK AB Araştırmaları Merkezi

Hiç yorum yok: